DramGerilimRomantik

Kül

 

Kriter Değer
Vizyon Tarihi 9 Şubat 2024
Film Kategorisi Dram, Romantik, Gerilim
Yönetmen Erdem Tepegöz
Senarist Erdi Işık
Yapımcı Kerem Çatay (Ay Yapım)
Oyuncular Funda Eryiğit, Alperen Duymaz, Mehmet Günsür, Gökçe Eyüboğlu
Ülkesi Türkiye
Platformlar Netflix

 Yönetmenlik Vizyonu ve Tür Kaygısı: Erdem Tepegöz Farkı

Erdem Tepegöz, kariyerine ödüllü ve eleştirel başarı yakalamış filmlerle (özellikle Zerre ve Gölgeler İçinde) tanınan, sosyal gerçekçi ve distopik sinemaya yakın bir yönetmen olarak biliniyordu. “Kül”, kendisinin filmografisinde daha popüler ve romantik-gizem türüne yaklaşan, nispeten şaşırtıcı bir tercihi temsil eder. Bu tür değişikliği, filmin hem sanatsal derinliğini hem de ticari cazibesini aynı anda artırma çabası olarak yorumlanabilir.

Tepegöz ve senarist Erdi Işık, kurmacanın bir insanın gerçekliğini ne kadar değiştirebileceği temel fikri etrafında güçlü bir merak duygusu yaratırlar. Film, gizemli bir dosyanın bir kadının hayatını ele geçirmesini anlatırken, Tepegöz’ün yönetmenliği, Gökçe’nin Nişantaşı’nın soğuk, beton ve gri dünyası ile marangozun yaşadığı Balat’ın sıcak, kaotik ve masalsı dokusu arasındaki tezatı kullanarak hikayenin görsel dilini kurar. Bu zıtlık, aynı zamanda Gökçe’nin iç dünyasındaki çatışmanın ve özgürlük arayışının bir yansımasıdır. Ancak bazı eleştirmenler, Tepegöz’ün önceki filmlerindeki keskin sinematografik dilin ve sosyal eleştirinin, bu ticari projede biraz yüzeysel kaldığını ve filmin türler arasında kararsız kaldığını da belirtmişlerdir.

 Başroldeki Dinamik Üçlü: Performanslar ve Kimya

“Kül” filminin en büyük gücü, başrollerdeki üç yetenekli oyuncunun karmaşık ve gergin ilişkisel ağı başarıyla canlandırmasıdır.

Funda Eryiğit (Gökçe): Gökçe, dışarıdan zenginliğin getirdiği konforu yaşayan, ancak içten içe duygusal bir boşluk hisseden evli bir kadındır. Eryiğit, Gökçe’nin sessiz sıkıntısını, romanın büyüsüne kapılışındaki naifliği ve yasak aşkın tehlikeli cazibesi karşısındaki tereddütlü hallerini başarılı bir şekilde yansıtır. Gökçe’nin arzularının peşinden koşarken sergilediği gözü kara değişim, filmin dramatik merkezini oluşturur. Eryiğit’in, özellikle okuduğu romanın etkisiyle gerçeklikten kopuş anlarını ve içsel fantezi dünyasını seyirciye geçirme çabası, filmin duygusal inandırıcılığı için kritik önem taşır.

Alperen Duymaz (Metin Ali): Duymaz, romanın gizemli ve çekici kahramanı, Balatlı marangoz Metin Ali’yi canlandırır. Gökçe’nin soğuk ve mesafeli eşinin aksine, Metin Ali karakteri sıcaklık, bilinmezlik ve tutku vaat eder. Duymaz, karakterin aşk ve tehlike arasındaki ince dengeyi, sakin ama güçlü duruşuyla yansıtır. Marangoz atölyesinin loş ve organik atmosferiyle karakterinin güvenilmezliğini birleştiren performansı, Gökçe’nin bu yasak aşka sürüklenişini anlaşılır kılar.

Mehmet Günsür (Kenan): Günsür, Gökçe’nin kocası ve büyük bir yayınevinin sahibi olan Kenan’ı canlandırır. Kenan, paranın ve başarının getirdiği entelektüel kibir ve duygusal mesafe ile karakterize edilir. Onun mavi-gri renkli, steril iş ve ev yaşamı, Gökçe’nin aradığı tutku ve özgürlüğün tam tersidir. Günsür, karakterin dışarıdan ideal, içeriden ise soğuk imajını başarıyla taşır. Finaldeki yüzleşme ve öfke patlaması anlarında sergilediği dramatik yoğunluk, filmin gerilimini zirveye taşır.

Kurmaca ve Gerçekliğin Çatışması: Zıt Mekanlar ve Temalar

“Kül” filmi, kurmaca ile gerçeğin iç içe geçmesi temasını, İstanbul’un iki zıt semti üzerinden inşa eder: Nişantaşı ve Balat.

Nişantaşı, Kenan ve Gökçe’nin yüksek sosyete hayatını, düzenini, zenginliğini ve aynı zamanda ruhsuzluğunu temsil eder. Bu mekanlar, genellikle soğuk renkler, cam ve beton ile tasvir edilir. Burası, Gökçe’nin can sıkıntısından bunaldığı ve duygusal olarak yorgun düştüğü hapishane gibidir.

Buna karşılık, Balat, Metin Ali’nin yaşadığı, sıcak, karmaşık, renkli ve biraz masalsı bir dünya olarak sunulur. Bu semt, Gökçe’nin okuduğu romanın eski, özgün ve tutkulu ruhunu barındırır. Gökçe’nin bu iki dünya arasında gidip gelmesi, onun toplumsal rolü ile kişisel arzuları arasındaki çatışmayı sembolize eder. Roman, Gökçe için bir kaçış yolu değil, adeta gerçekleşmesini arzuladığı bir senaryo haline gelir.

Filmin anlatısı, Gökçe’nin romandaki olayları gerçek hayatta taklit etme çabasıyla ilerler. Bu durum, seyirciyi sürekli olarak “Bu kimin hikayesi?” sorusuyla baş başa bırakır. Gerçekten de Gökçe romanı mı yaşıyor, yoksa kendi hayatını, bir romanın kurallarına göre mi yeniden yazıyor? Film, bu sorunun cevabını belirsiz bırakarak, izleyicinin sadakat, tutku, yalan ve kendini keşfetme gibi evrensel temalar üzerine düşünmesini sağlar. Özellikle filmin son sahnesinde, Metin Ali’nin hayatındaki gerçeklerin ortaya çıkması ve Kenan’ın “Kül” romanını yakması, Gökçe’nin inşa ettiği fantezi dünyasının acımasızca çöküşünü simgeler. Kül’ün finali, yanan bir hikayenin geride bıraktığı acı ve boşluğu vurgulayarak, izleyiciyi sarsıcı bir deneyimle uğurlar.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu