Takintilar

“Takıntılar”, temelini Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) ve diğer tik bozukluklarının mizah potansiyelinden alan, Laurent Baffie’nin 2005 tarihli “Toc Toc” adlı popüler tiyatro oyununa dayanıyor. Orijinal oyun, İspanya’da 2017 yılında beyazperdeye uyarlanarak büyük ilgi görmüştü. Türk versiyonu, bu başarılı yapıyı alıp, esprileri ve karakterlerin davranış biçimlerini Türk kültürüne ustalıkla adapte ediyor. Filmin adı olan “Takıntılar”, İspanyolca’da OKB’nin kısaltması olan “TOC”un anlamına da zarifçe gönderme yapıyor.
Filmin öyküsü, hepsi ünlü psikiyatr Orhan Kerim Baykal‘dan randevu alan ancak doktorun beklenmedik bir şekilde ortada olmaması üzerine aynı odada mahsur kalan altı OKB hastasının etrafında dönüyor. Bu tek mekân kurgusu, filmin gerilimini ve komedisini doruk noktasına taşıyan temel unsur. Karakterler, doktoru beklerken kendi absürt ve zorlayıcı takıntılarıyla baş başa kalır ve çaresizlikten birbirlerinin terapisti olmaya karar verirler. Yönetmen Yunus Nihat Özcan ve Senarist Ferhat Ergün, bu kısıtlı alanda zengin diyaloglar ve dinamik bir olay örgüsü yaratarak, hem orijinal metnin duygusunu koruyor hem de seyirciyi sıkmayan, akıcı bir tempoyu yakalıyor.
Uyarlamanın en kritik başarısı, OKB hastalarıyla alay etmeden mizah üretmesi. Film, takıntıların bireylerin hayatlarını nasıl izole ettiğini ve sosyal zorluklara yol açtığını samimiyetle gösteriyor. Takıntıların yarattığı utanç ve yalnızlık, grup terapisinin getirdiği empati ve dayanışma sayesinde yavaşça çözülmeye başlıyor. İzleyici, karakterlerin yaşadığı acılara ortak olurken, komik yanlış anlaşılmalar ve çarpıcı durum komedisi ile de kahkahalara boğuluyor.
Karakter Laboratuvarı: Takıntılar ve Birliktelik Teması
“Takıntılar”, her biri farklı bir obsesif kompulsif bozukluk türünü temsil eden renkli karakter kadrosuyla adeta bir psikolojik bir laboratuvar sunuyor. Bu karakterlerin takıntıları, sadece güldürü unsuru olmakla kalmıyor, aynı zamanda onların iç dünyalarındaki çatışmaları yansıtıyor:
- Hikmet (Zafer Algöz): Tourette Sendromu ile boğuşan, istemsiz küfür ve tikleri olan bir karakter. Zafer Algöz, bu zorlayıcı rolün altından başarıyla kalkarak, hem mizahı hem de karakterin insani yanını derinlemesine hissettiriyor. Film, küfür komedisini Zafer Algöz’ün tecrübesiyle dengeliyor.
- Işıl (Seda Bakan): Şiddetli bir mikrop fobisi (Mizofobi) ve temizlik takıntısına sahip. Sürekli ellerini yıkama ve fiziksel temastan kaçınma davranışı, grup içindeki en büyük engellerden birini oluşturuyor. Seda Bakan, bu titiz ve gergin karakteri başarıyla canlandırıyor.
- Kumru (Özge Özberk): Sürekli kontrol etme takıntısı (Kontrol Kompulsiyonu) olan bir birey. Kapıyı kilitlediğinden, ocağı kapattığından emin olamama hali, onun hayatını esir almış durumda. Özge Özberk, bu ritüellerin yarattığı kaosu izleyiciye aktarıyor.
- Defne (Ecem Erkek): Kelime ve cümleleri tekrarlama takıntısı olan (Ekolali/Palilali) genç bir kadın. Ecem Erkek, yeteneğiyle bu tekrarlama davranışını hem komik hem de samimi bir şekilde yansıtıyor.
- Birol (Sarp Akkaya): Simetri ve düzen takıntısı olan, çizgiler veya desenler üzerine basmaktan kaçınan (Abasiofobi’ye yakın) titiz bir karakter. Sarp Akkaya, bu zorlayıcı takıntıyı mimikleri ve fiziksel komedisiyle başarıyla canlandırıyor.
- Efe (Bora Akkaş): Her şeyi hesaplama ve biriktirme takıntısı olan genç bir adam. Rakamlarla sürekli uğraşması, hayatındaki her olayı matematiğe indirgemesi, komik durumlar yaratıyor.
Film, bu altı farklı ve izole karakterin, yalnızlıklarını ve zorluklarını birlikte aşmalarının önemini vurguluyor. Tek mekânda geçmesine rağmen, oyuncuların birbirleriyle kurduğu kimya ve paslaşma sayesinde dinamiklik hiç düşmüyor. Özellikle Zafer Algöz‘ün performansı, Tourette Sendromu’nun getirdiği zorlukları hem komik hem de saygılı bir şekilde ele almasıyla öne çıkıyor.
Tek Mekan Sinemasının Gücü ve Ters Köşe Finali
“Takıntılar”, sinema dilinde zorlu bir alan olan tek mekân komedisinin hakkını veriyor. Filmin neredeyse tamamının psikiyatristin bekleme odasında geçmesi, tüm dikkati diyaloglara ve oyunculuk performanslarına yönlendiriyor. Bu durum, filmin tiyatro kökenini de başarıyla beyazperdeye taşıdığını gösteriyor. Yönetmen Yunus Nihat Özcan, karakterler arasındaki etkileşimi, birbirlerinin takıntılarına tepkilerini ve çözülme anlarını yakından takip eden bir kamera dili kullanıyor.
Filmin temposu, karakterler arasındaki gerilimin ve mizahın artışıyla doğru orantılı olarak yükseliyor. İzleyicinin takıntılı karakterleri yargılamak yerine onlarla empati kurmasını sağlayan bu atmosfer, filmin psikolojik alt metnini güçlendiriyor. Her karakter, bir diğerinin takıntısıyla mücadele ederken, aslında kendi acılarına ayna tutuyor.
Film, beklentileri karşılayan komedisinin yanı sıra, seyirciyi hazırlıksız yakalayan ters köşe finaliyle de hafızalara kazınıyor. Bu sürpriz son, grup terapisinin gerçekten ne anlama geldiğini sorgulatırken, filmin gizem ve gerilim unsurlarını da son saniyede devreye sokuyor. Orijinal oyunu ve İspanyol uyarlamasını izlemeyenler için bu final, “Takıntılar”‘ı sadece eğlenceli bir komedi değil, aynı zamanda zekice yazılmış bir senaryo örneği haline getiriyor.
“Takıntılar”, geniş ve yetenekli oyuncu kadrosu, başarılı yerelleştirmesi ve zorlu bir konuyu mizahla harmanlayarak işleme biçimiyle Türk komedi sinemasının başarılı bir örneği. Obsesif Kompulsif Bozukluğun yarattığı zorlukları samimiyet ve kahkahayla aşmayı öneren bu film, 15 Kasım 2024‘ten itibaren sinema salonlarında izleyicisini bekleyen, iyi çekilmiş, iyi oynanmış ve eğlenceli bir seyirlik vaat ediyor.



