Frankenstein

| Kriter | Değer |
| Vizyon Tarihi | 07 Kasım 2025 |
| Film Kategorisi | Dram, Korku, Fantastik |
| Yönetmen | Guillermo del Toro |
| Senarist | Guillermo del Toro |
| Yapımcı | Guillermo del Toro, J. Miles Dale |
| Oyuncular | Oscar Isaac, Jacob Elordi, Mia Goth, Ralph Ineson, Christoph Waltz, Charles Dance |
| Ülkesi | ABD, Kanada |
| Platformlar | Netflix |
Del Toro’nun Estetiği ve Tematik Derinliği: Yaratıcının Kibri
Guillermo del Toro, sinemasında her zaman “canavarlarda insaniyet” ve “insanlarda canavarlık” temalarını işlemiştir. “Frankenstein” uyarlaması, bu temayı yönetmenin rüya projesi olarak adlandırdığı bir hikayede en saf haliyle sunuyor. Filmin konusu, dahi bilim insanı Victor Frankenstein‘ın, kibri ve bilimsel hırsı nedeniyle yarattığı varlığın trajik kaderine odaklanıyor. Del Toro, bu hikayenin merkezine baba-oğul ilişkisi, terk edilme travması ve yaratıcının sorumluluğu gibi son derece duygusal unsurları yerleştiriyor.
Yönetmenin görsel dili, filmde Barok yapım tasarımı ile dokunsal kamera estetiğini birleştiriyor. Mum ve lamba ışıklarının sıcak tonları ile laboratuvarın soğuk bileşenleri arasındaki ikili ışık düzeni, hikayenin duygusal ve bilimsel zıtlıklarını vurguluyor. Del Toro, filmin ritmini hızlı kovalamaca sahnelerine teslim etmeyerek, izleyiciye “yaratmanın kibriyle acının alçak sesini aynı kadrajda” deneyimleme şansı veriyor. Bu sayede, seyirci, hüküm vermek yerine görmeyi yavaşlatma alışkanlığı kazanıyor. Del Toro’ya göre, günümüz teknoloji dünyasındaki yapay zeka furyası gibi gelişmelerin arkasındaki kibir, Dr. Frankenstein’ın kibriyle benzerlik taşıyor. Bu metaforik bağlantı, filmin zamansız ve güncel bir eser olarak kalmasını sağlıyor.
Oyuncu Kadrosu ve İkonik Karakterlere Getirilen Yeni Soluk
Guillermo del Toro’nun “Frankenstein” filmi, Hollywood’un en yetenekli oyuncularını bir araya getiren rüya gibi bir kadroya sahip.
- Oscar Isaac (Dr. Victor Frankenstein): Dr. Victor Frankenstein rolünde yer alan Oscar Isaac, dahi ancak bencil ve kibirli bilim insanını canlandırıyor. Fragmanlardan ve eleştirmen yorumlarından anlaşıldığı kadarıyla Isaac, karakterin yalnızlık, korku ve gurur gibi karmaşık duygularını yansıtarak, karakterin ne kahraman ne de şeytan olarak görülmesine izin vermeyen çok boyutlu bir portre çiziyor.
- Jacob Elordi (Yaratık): Genç kuşağın dikkat çeken isimlerinden Jacob Elordi, filmin kalbi olan Yaratık’a hayat veriyor. Del Toro’nun yorumunda Yaratık, sadece bir canavar değil, aynı zamanda duygusal olarak karmaşık ve dokunaklı bir varlık. Elordi’nin, Boris Karloff’tan bu yana en duygusal canavarı canlandırdığı yönündeki eleştiriler, filmin aidiyet arayışı ve terk edilme acısı temalarını ne kadar güçlü işlediğini gösteriyor.
- Mia Goth (Elizabeth): Victor’ın nişanlısı Elizabeth rolünde ise gotik estetiğin yükselen yıldızı Mia Goth bulunuyor. Elizabeth’in, Victor’ın deneylerinin trajik sonuçları karşısındaki rolü ve yaşadığı dramatik değişim, filmin merhamet ve insanlık temalarını derinleştiren önemli bir unsur olacaktır.
- Ralph Ineson (Krempe): Kadronun deneyimli isimlerinden Ralph Ineson, Profesör Krempe rolünde yer alıyor. Yardımcı rollerde ayrıca Christoph Waltz (Harlander) ve Charles Dance gibi usta isimlerin bulunması, filmin dönem atmosferini ve dramatik yoğunluğunu en üst seviyeye taşıyacağının garantisidir. Özellikle David Bradley’nin canlandırdığı Kör Adam rolü, Yaratık’ın dünyayla kurduğu kırılgan bağları temsil ederek hikayenin duygusal merkezini oluşturacaktır.
Sinematografik Bir Şölen: Korkudan Çok Düşündüren Bir Başyapıt
“Frankenstein” (2025), sinematografik açıdan da yılın en iddialı yapımlarından biri olarak öne çıkıyor. Görüntü yönetmenliğini Dan Laustsen’in üstlendiği film, dokunsal kamera hareketleri ve Barok sanatın zenginliğini yansıtan prodüksiyon tasarımıyla izleyiciyi 19. yüzyılın gotik atmosferine taşıyor. Film, görmeyi yavaşlatma ve insanın içindeki canavarlığı sorgulama pratiği sunarken, hızlı yargılama ve linç estetiğinden bilinçli olarak kaçınıyor.
Alexandre Desplat’ın bestelediği müziğin korkutucu değil, lirik ve dokunaklı olması, filmin duygusal yönünün ne kadar güçlü olduğunu kanıtlıyor. “Frankenstein”, Del Toro’nun filmografisindeki en kişisel ve duygusal eserlerden biri olarak, klasik bir hikayeyi alıp, yaratılışın sorumluluğu, baba-oğul ilişkisi ve insan olmanın acı verici güzelliği üzerine evrensel ve taze bir bakış açısı sunuyor. 07 Kasım 2025’te sinemalarda, ardından Netflix’te yayınlanacak bu başyapıt, izleyicinin zihninde parlak bir deney patlaması değil, karın üstünde duyulan tek bir adım sesi bırakmayı hedefliyor.



